sen neyin peşindesin mustafa
doğduğun kasabada hiç tren istasyonu olmasa da
okuduğun öykülerde ille de bir tren istasyonu olurdu
çevrilen filmler bir tren istasyonuyla başlar
romanlarımız bir tren istasyonunda son bulurdu
kahramanlarımız ya bir tren istasyonunda buluşur
ya da vurulurdu
kısaca
yaşadıklarımızın orta yerinde ille de bir tren istasyonu
sen orta yerlere değil de kenarlara bakardın
bir çatının kenarındaki kuşlar
daha çok ilgini çekerdi
bir tren istasyonu da kenardaysa
herhangi bir yerin herhangi bir kıyısında
kenarda olan her şey gibi o da
daha bir ilginç gelirdi sana
ben meselâ mustafa
nerede durmuşsam orası bir kenardır
ya bir balkonun kenarı ya bir su kenarı ya bir masanın
kenarlarından herhangi birisi
ve ben bu kenarların herhangi birinde
şeytana uyup da resim çektirmişsem
bir çöp tenekesi de benimle beraber çıkmıştır
neden içi güllerle dolu bir vazo değil de bir çöp tenekesi
ta çocukluğumdaki resimlerden bugünkülerine kadar
diyeceğim şu ki
hayatıma en çok çöp tenekeleri girdi
irili ufaklı çöp tenekeleri
Trenler tam da sahnenin ortasından geçer. Sana düşen kenardır, sadece bakarsın, yanıbaşında hep çöp tenekeleri. Nevzat Tandoğan öyle demiş bize. Beyaz Türk ne de olsa. Bizse “Anadolulu Öküzler”. Selamet kenar est, derler ya. Selameti aradığımızdan değil, kenara lâyık olduğumuzdandır orada oluşumuz.